30 Eylül 2010 Perşembe

Büyü Bozuldu...


Şimdi bir sonraki seviyeye geçmenin zamanı

Şeytanın gülen dudaklarına bir bak

Yüzüme bir tokat atabilir..

Ve meleklerin ıslak gözlerine

Sakinliğimi koruyabilir..

Şimdi bana bir şeyler söyle

İrtifa kaybediyorum

Egom düşüşünü durdururken

Sadece izliyorum..

‘Keşke’ lerimi susturdukça

‘İyi ki’ lerimle nefes alamıyorum..

Kalbinin sesini kaydettim

Gözlerinin ışıltısını..

Ve onları bu mutlu dizelere dönüştürdüm

O gördüğün gizemli ışıklar bu yüzdendi

Senkronize aşk beklentileri

Tatlı aşk oluşumları..

Biliyor musun ben

Kalbinden kaçıyordum

Ve öyle hissediyorum ki sen de kaçıyordun..

Nasıl başladı

Nereye doğru gitti

Nerede tıkandı

Biliyor musun ben

Baştan beri doğru söylüyordum

Ve öyle hissediyorum ki sen yalan söylüyordun..

Senin aşikar ilgisizliğinden çekiniyorum

Aynı zamanda hepsinden..

Kendimi ikna edemiyorum

Senin bir şekilde 'o' olduğuna..

Sıkıştım kaldım bu duygularda

Eksiksiz hissetmem gerek

Şimdi seni ayaklarının üzerinde durur halde bıraktım

Bağlılık tıpkı bozduğumuz bir kural gibi

Şehvet hala kandırdığımız ama gerçek..

Lütfen bana vazgeçmenin zamanı olduğunu söyle

Beklemeler komik değil mi?

Bütün bu gerçek ve anlaşılmaz tatlar..

Lütfen bana haklı olduğunu söyle

Ve sonra beni azad edecek olan

Yalnızlığımı gönder, ait olduğu yere..

Kalbinin sesini dinledim

Gözlerinin ışıltısını...

Ve onları bu üzgün dizelere dönüştürdüm

O gördüğün gizemli ışıklar bu yüzdendi

Söndü...

16 Eylül 2010 Perşembe

KoLaJ...


Takılarla arası hiç iyi değilmiş

En sevdiği küpesinin teki hep kaybolurmuş

Makyaj malzemelerinin ismini bile bilmezmiş

Göz kalemiyle kendini prensesten sayarmış

Annesi ona saraylı dedikçe kendini kül kedisi gibi hissedermiş

Canı acıyınca hem küfreder hem pis pis sırıtırmış

Birine çok kızınca 'senin kafana kedi atarım' diye saçmalarmış

En büyük fobisi telefonla konuşmakmış

Annesini çok sever

Babasıyla çok iyi anlaşırmış

İkisine de dürüst davranır, ikisine de yalan söylermiş

Kimsenin yanında rahat hissetmez

Hissettiği anda bağımlılık yaparmış

Ya çok sevilir ya da nefret edilirmiş

Bunu her hissettiğinde nedensiz mutlu olurmuş

Kolonya kokusundan nefret eder

Misafirlikte tutulan şekerden 2 tane almayı kendinde hak kabul edermiş

Hiç elinde tarakla şarkıcılık oynamazmış

Onun mikrofonu fön makinasıymış

Kollarını sallayarak yürümekten çok utanırmış

Her verdiği kiloda kendini çikolata ile ödüllendirirmiş

Bazen cesaretinin dozunu kaçırır

Dürüstlüğün bokunu çıkarırmış

Misafirlerden hep kaçarmış

Misafir olmamak için de hep bir bahanesi varmış

Azarlanacağını hissettiği anda şebeklik yaparmış

Beceremezse sağır taklidi hep işe yararmış

Hem çok sabırsız hem de puzzle hastasıymış

En büyük hatası kendini kötülemesiyken

En iyi özelliği iyi özelliğini bilmemesiymiş

Ondan hoşlanırmış

O da ondan hoşlansın istermiş

Ama söyleyecek diye de çok korkarmış

Ha şimdi ha sonra derken tüm fırsatları kaçırırmış

13 Eylül 2010 Pazartesi

sarılsak...


Ne isterdim biliyor musun? Herşeyi geride bırakıp, seninle uzun bir yolculuğa çıkabilmeyi. Dilini hiç bilmediğimiz ülkelere ya da konuşacak tek bir insanın olmadığı diyarlara. Sorma hiç neden diye, sorma işte. Oluru olmayan bir hayalse bu bende, bırak nedeni de saklı kalsın içimde.

Yüzüne bakarak konuşabilmeyi isterdim bir de, sesini duyarak, nefesini yüzümde hissedecek kadar yakın durarak. Belki elini tutarak. Dünyayı kandırarak..

Tanışalı uzun zaman oldu ama tanıyalı? Birbirimizi görmemiz, havadan sudan lüzumsuz muhabbetlerimiz, sabahları selamlaşmamız.. Sadece 4 gündü. Ve gittin, ve gittim... Zamanı mekanı doğru muydu bilmiyorum. Teorikte kesinlikle yanlıştı ama pratikte tanışmıştık işte. Arkadaş bile sayılamayacak kadar sıradan bir tanıdık.. 3-4 ayda bir hal hatır sormalar... Unut gitsin...

Hep çok sevmişimdir seyahate çıkmayı, ya sen? Sen de sever misin saatlerce yok katetmeyi –hani insanoğlu kuş misali- ?

Siyah rengi seviyorum ben mesela arkasında saklanabildiğim, kusurlarımı örten, hatalarımı unutan, beni görünmez kılan siyahı. Ya sen? Beyaz mıdır senin rengin? Hiç korkmaz mısın hata yapmaktan ya da kusurlarının görünmesinden?

Herşeyi öğrenmek istiyorum; tüm zevklerini, zaaflarını, zayıf noktalarını, en ufak çocukluk yaralarının bile hikayelerini dinlemek istiyorum mesela. Senin unuttuklarına birlikte hikayeler uyduralım istiyorum. Birden değil yavaş yavaş öğret bana kendini, yavaş yavaş içime işle. Ben çok konuşmuyorum ya hani, sen anlat. Olmaz mı? Kısa cevaplar olsun ki ben daha ayrıntı sorular sorabileyim sana.

Sigaradan nefret ederim ben, ya sen? Belki sen de hiç içmemişsindir hayatın boyunca. Olsun yine de karşıma geçip tüm ciğerlerini dumanla doldurarak sigara içmeni istiyorum. Ya da boşver birer dondurma alıp lunaparka gidelim hemen şimdi.

En büyük pişmanlığın ne oldu? En büyük acın? En büyük öfken? En büyük hırsın? Hiç intikam duygusuyla yanıp tutuştun mu birine karşı? Sinirden çarptın mı kapıları? Kendini yaraladın mı hiç bir duygusal çıkmazda?.......

Birbirimizi tanımamız şart mı bana sarılman için?

Bana sarılmanı istiyorum. Bakarsın tek bir dokunuş olur anahtarımız, çözülmemiz için tek bir sarılma yeterlidir kim bilir!

Sarılarak uyumayı seviyorum ben, hiçkimseye sarılarak uyumadım ama. Yatağımda minik yastığıma, yolculuklarda sırt çantama sarılıyorum mesela.

Uyumak istiyorum şu anda. Gözlerine bakıp, gülümsemeni görüp, gözlerimi aklımda kalan bu son sahneyle kapatmak istiyorum. Bana sarılır mısın? Çok uzaktasın biliyorum ve ben gelemiyorum. Ya sen? Çağırsam gelir misin?

Bir şarkım var sana dinler misin?...

fethiye (Karmylassos - Kayaköy - Saklıkent)

19.yy da mübadele öncesi yaklaşık 25.000 Türk ve Rum' un birlikte yaşadığı Karmylassos şehri..





















saklıkent









datça - çınar