10 Şubat 2009 Salı

katman katman ben...


Son günlerde bir şeylerin ayırdına vardım..
Bir aşk romanında rol kapıp saatlerce hayal aleminde kalmak mı,ellerim mürekkepten kapkara olana kadar güncel gazetelerin yoğun siyaset yorumlarını okuyup memleket sorunlarına kafamı patlatmak mı?
Sokağa kendimi attığımda sinemaya gidip en aksiyonlusundan ses düzenine hayran kalacağım bir filmi izlemek mi,canlı performans diye tutturup tiyatronun tozlu sahnesinden yüzüme çarpan esintide mest olmak mı?
Bangır bangır heavy metal mi,naif ve huzurlu bir cazz ezgisi mi?
Ve hatta çikolata kahve mi,yoksa cips kola mı?
Tercihlerim..fikirlerim..yaratıcılığım..zayıflığım..zaaflıklarım..içgüdülerim..vasfım..kimliğim..kimim?
Süper güçlerim olsaymış ya benim.mesela geçmişe yok yok sıkıcı olur geleceğe gitsem,zamanı durdursam hatta bi ben hareket edebilsem ya da ne bileyim işte zihin okusam.hatta ışınlansam ve hatta direk görünmez olsam..evet asıl istediğim buymuş..görünmez olmak..hayal işte..
Hadi biraz daha somutlaştıralım..mesela çingene olsaymışım ben. baba mesleği gezmeyi emretmiş diyar diyar.napalım bandırmaya denk gelmiş dünyaya gözlerimi açmam.bandırmada çok çingene vardır,annem de hep kandırırdı biz seni çingenelerden aldık diye.bi yandan inanır,ağlar,sokaktaki çingen çocuklarına bakıp hangisi kardeşim die dikizlermişim;bi yandan da tamam artık yaramazlık yok ne bu çocuk mu kandırıosunuz die erişkin zat edasında haykırırmışım.neden çingenelere karşı bi önyargımız var?hangimize ne zararı oldu ayrıca?aklımıza gelen ilk şey hırsız,çapulcu,falcı,büyücü oldukları.çizgeneler zamanını izleyip portobello cadısını okuduktan sonra sanırım bu ideler daha ılıman fikirlere bırakır kendini..
Ya da 1968lerin deniz,yusuf ve hüseyinine ek damla olsaymışım? darağacında 4 fidan olsaydık..Dönemin en cesur,en gözükara,en umutlu,en devrimci gençlerinden olup özgür ve tam bağımsız bir ulus uğruna mücadele verseymişim.enstrümantasyondan,anatomiden,devre analizinden,bilmemnenin mantık tasarımından daha işe yaramazmıydı..gittikçe karanlığa giden bir ülke,hadi kalk şimdi yap ne yapcaksan derse biri…
Bu hayat tembelleştirmiş beni,miskin ve hatta çoğu zaman düşünmez olmuşum..
Neyse gerçeklere dönelim..
Kendimi hayattan soyutladığım birkaç günde sorgular oldum kendimi,bir yabancı gibi sualler sordum..kimsin?ne kadar değerli ne kadar umarsız ne kadar akıllı ne kadar duyarlı ve ne kadar duygusalsın? Cevap yok..cevap vermek zor..önce zamanlara böldüm kendimi..az biraz aptalmışım 10 yaşımdan gerisini hatırlamadım..tamam dedim 13 yıl da yeter bana.o da olmadı,çünkü anılardan bi sonuç çıkmazdı.simalar,isimler,isimleri hatırlanmayan bi sürü surat,ağlamalar,kahkahalar,pişmanlıklar,renkler,tatlar,müzikler..sonra başkalarının gözünden görmeye çalıştım yine kendimi hep kendimi..megalomanlık katsayım arttı..bana bana hep bana..seviliyormuydum?yoksa asıl soru sevdiriyormuydum kendimi..saatlerce telefonumun çalmadığını farkettim..yalnızlık düştü birden aklıma.sonra onun bi küçük kardeşi ‘tek başına’lık vardı,o da geldi oturdu zihnime bi güzel..çatışmaya başladılar..yalnız mısın tek başına mı kalmışsın?ve bir şeyin daha ayırdına vardım.elbetteki farklıydı anlamları..tek başına kalmayı sen tercih edersin,yalnızlık ise seni tercih eder..peki ben hangisi miyim?
.
demiştim bi zaman..
.
ardından...
.
''sordular bana birinci mi ikinci mi üçüncü mü olmak istersin diye, düşündüm bir süre.., üç kişinin olduğu bir yarışta ikinci olmak istedim birdenbire, nedenini bilmez bir şekilde sadece ikinci geldi akıl sayacıma ansızın, ne birincidir ne sonuncudur ikinci.. ne dikkat çeken olur ne de unutulan, kimse ne kazandın ne de kaybettin der onun için yarıştan sonra, hayalet gibi olur kendi içinde tatmin tutturur, kimse görmez gibi davranır kürsüde, ne kazanmıştır ne kaybetmiş, ne var ne de yok sanki, ikinci olmak istedim hep hayata.., ne karışmak ne de ilgisiz kalmaktı amacım etrafa, kimse görmesin beni ama hissetsin varlığımı istedim, yok olmaktan korkarak geçirdim karanlık günlerini hayatımın, ben vardım ama göze batmadım, orada duran sessiz silik karakter olmaktan zevk aldım, süregelen yılların getirdiğin yaşlılık eskitse bile zavallı bedenimi, hep yavaşladım birinci olmamak için, hep hızlanan üçüncü olmamakta ısrar eden biçimim gibi içim, söylediğim gibi ne birinci olmak istedim ne üçüncü, ama ikinci olmak da istemezdim eğer mecbur edilmesem seçimci, ne birincilik ne ikincilik ne de üçüncülüktür hayata verilecek hak, sadece numara almış olmak yetmez, kalkıp bir çevrene bak...sen bakabiliyorsun ne mutlu sana..
.
bunu daha önceden yazmıştım senin gerçekliğe olan cesur seferine renk katsın istedim, çok samimi, çok içten ve oldukça derinden gelen kelimelerle bezenmiş bu yazını okumak damağımda unutamayacağım bir tat bıraktı bilmeni isterim.. ''
.
dedi ŞAFAK..
.
NE MUTLU !

Hiç yorum yok: