26 Mart 2009 Perşembe

sıradanmış...


Baharı sevmez ama yine de nerde kaldı diye hayıflanırmış.
Her mevsim bir pantolon alıp,
Tüm tshortlerini nasıl olcak diye denermiş.
Ah yine de aynı pantolon ve tsortten vazgeçemezmiş.
Deli diye parmakla gösterilen o iken,
Akıllı diye parmakla gösteren hep oymuş.
Her banyodan sonra bornozuyla yatağında öylece kurumayı beklermiş,
Saçlarınıysa yanana kadar kuruturmuş.
Otobüste hep ayakta kalırmış,
Oturduğundaysa içi geçer, başını cama vururmuş.
Şarkı sözlerini okumak ister şiir gibi,
Ama her defasında melodisini de eklermiş istemsiz.
Saçlarını ayda yılda bir kestirir,
Alışana kadar aynalara bakamazmış,
Eh hiç de alışamazmış.
Kendisine de yabancıymış anlayacağınız..
Canı sıkıldıkça telefon rehberinden birkaç isim silermiş.
İnsanların kitaplarının arasına notlar yazarmış,
Ve kimse onun olduğunu tahmin edemezmiş.
Bugünlerde dikiş tutturamaz oldu,
Bir gün gereksiz bir neşe hezeyanı içindeyken,
Bir gün kendini odasına kilitleycek kadar depresif ruh halinde..
Dışarı çıkmak için hazırlanır,
Sonrasında vazgeçer tekrar eşoflamlarına bürünürmüş,
Çoğu zaman otobüs durağından eve dönermiş.
Kendini dışarı çıkmaya hazır hissetmek olur muymuş?
Olurmuş işte hergün yoklarmış kendini hazır mıyım diye.
Hiçkimseyle anlaşamazmış,
Mış gibi yapmak kolayına kaçar
Benliğini kimseye çaktırmazmış.
Kuklaları olsun istiyormuş,
Ellerinde hayat bulsun..
Ve bir de…

24 Mart 2009 Salı

Al beni...ki artık yansıyamam...





Kırık dökük bir banka oturuyorum
Güneş batmak üzere
Önümde sonsuza uzanan bir deniz
Ellerim titriyor
Bedenim keza öyle
Yazın ortasında ayaklarım donuyor
Ağlayamıyorum bile
Denizin sakinliği
İçimdeki herşeyi yumruklama isteği
O sakin...
Ben deli…
Denizle konuşuyorum,
Masmavi ayrı bir dünya..
Al kibirimi,
Al gözyaşımı,
Al kıskançlığımı,
Ellerimi..
Gözlerimi…

20 Mart 2009 Cuma

imdat !





Baktım önce kim nedir, ne kimdir diye,
Tanıyamadım.
Sordum sonra önce merakla sonra alışkanlıktan,
Aldırmadım.
Kaldım bir süre yanlarında hani kibarlıktan,
Alışamadım.
Kaçtım ardından evet yalnızlık güzel diye,
Avumanadım.
Okudum ezberledim anlattım bi de bilir gibi,
Anlayamadım.
Saldım sonra bu da neymiş diye,
Tutunamadım.
Vurdum sonra kendimi boş dedikleri ki bence gayet hoş işlere,
Saklanamadım.
Yalanlar söyledim, mutluluk maskesiyle rol yaptım,
Tanınamadım.
Küfürler savurdum, hiç de sevmememe rağmen,
Tatmin olamadım.
Açtım perdemi gün ışığı istedim,
Bulamadım.
Koştum kilometrelerce ölesiye
Yorulamadım.
Sevdim, çok sevsin beni diye,
Kavuşamadım.
Küstüm hepten çeksin gitsin diye,
Unutamadım.
Yatağıma dinlenmek üzere yatıp düşüncelerle nefes nefese kalıyorum..


İmdat deliriyorum…

14 Mart 2009 Cumartesi

baharın gazabı -> lahana





Mevsimlerden mevsim beğen hemde 24 saat içinde..sabah kalkıyorum mart kapıdan baktırıyor,akşam eve dönüyorum kazma kürek yaktırmaya fırsat tanımadan donduruyor..yine geldi lahana günleri.bunun iki anlamı var.

Birincisi yaza alamet olan bahar ayları her zaman diyet mevsimi olmuştur.yazın verilen kilolar kışın alınır.eh yazlık kıyafetler birkaç beden küçüktür haliyle ve tekrar giyilmek istenir ki bahar da hazırlık yapılmalıdır.bunun için de en kestirme yöntem tabiki lahana çorbası,yemeği,suyu,osu,busu,şusu.aksi gibi baharda da nasıl iştah açılır anlamam..

Gelelim ikinci manaya.lahana bilindiği üzere katkat birbiri üstüne bindirilmiş yapraklardan oluşmuştur.mevsimin gazabına uğramamak için serin sabah saatlerinde kat kat giyinirsin.tshort üzerine bluz,onun üzerine sweat,onun üzerine bir polar ya da tercihen yağmurluk.günün ilerleyen saatlerinde illa ki sıcaklık artışı ya da düşüşü gerçekleşir.sen de lahana gibi tek tek yapraklarından arınırsın.bu durumun en eziyetli yanı da o yaprakları elinde taşımak zorunda kalmandır..

Baharın hep güzel yönlerimi var demiştiniz? bir hocamın dediği gibi ‘doğanın yeniden varoluşuna tanık olun,etrafınıza bakın,hayat kısa’. baharın sefasımı cefasımı siz karar verin..hımmm???

Not:itiraf etmeliyim baharın bir güzel yanı fotoğraf çekmesi daha bi eğlenceli..bknz annanemin hımbılı =)

4 Mart 2009 Çarşamba

tutsak...





Hatalar yapıyorum zaman zaman.
İnsanlara güvenmeye kalkışıp,
Gözü kapalı inanıyorum safça.
Ve yine hatalar yapıyorum bazen.
En güvenilir insanlar yanıbaşımdayken,
Bir türlü yanlarında olamıyorum.
Tuhaf.. Çok tuhaf..
Hani insanoğlu böyle, nankör ya da aptal..
Artık bu yavan bahanelerle de avutamıyorum kendimi.
Hatalar yapıyorum kendini tekrar eden
Ve sonrasında hayıflanıyorum kendi kendime..

Hayır o değil ona güvenme..
Evet o işte ona inan..
Bırak o sağlam ayakkabı değil..
Bak o hep yanında bırakma hiç..
Ne çok yorum ne çok fikir var beynimden gelip geçen..
Ah bir de doğru olan şıkkı işaretleyebilsem..
Ah artık ‘keşke’leri ‘iyi ki’lere dönüştürebilsem..

Koray' dan -2-



bir göl kıyısında yaşamak rüzgara inat saçlarım dağınık...

2 Mart 2009 Pazartesi

yağmurda bir yabancı !!!




Saçlarımın ucunda damlamaktan sıkıldı, contası bozuk musluktan sızar gibi akıyor damlalar. Yağmur bana inat olanca hızıyla üzerime yağıyor,ben yağmura inat sokak ortasında kafamı öne eğmiş ağır ağır yürüyorum. İnsanlar çığlık çığlığa, sanırsın yağmur değil mermi yağıyor üzerlerine. ‘ayh saçıaam bozulduaaaa’ diye isyan ediyor ayrıca yüz badanasının da akmış olduğunu henüz farkedemeyen yapay kız. Bir teyze kocasının koluna sıkı sıkıya sarılmış ‘gök delindi sanki, koş Namık zatürre olucaz maazallah’ diyor. Okuldan henüz çıkmış birkaç ilkokul öğrencisi bellerine kadar çamura batmış, nerdeyse kolalı bembeyaz yakalarına ulaşmak üzere, pislikte sınır tanımıyor yaramazlık, özendim ahh. Sokağın köşesinde bir çift kavga ediyor. ‘sen kim oluyosun da….’ gibisinden ağır hakaret içeren cümleler dökülüyor kızın dudaklarından, tükürükle karışık yağmur suları fışkırtarak - aldatılmış belli -
Ben hala nereye gittiğimin farkında değilim, yağmur hırslandıkça ben sakinleşiyorum aksine, sırılsıklam.
Takip mi ediliyorum?
Paranoya bu aralar hapsetti beni deliriyorum bi yandan..
Yok yok kesin biri var arkamda..
Derken benim gibi yağmura umarsız biri yaklaşıyor yanıma, elinde kırmızı puantiyeli turuncu şemsiyesiyle. Tek kelime etmeden şemsiyenin içine alıyor beni de. Konuşmuyoruz. Sonra sanki ezelden beri tanışıyormuşuz gibi ‘çikolata çekti canım, sana da alıyımmı?’ diye soruyor bir büfede durup. Kafamı evet anlamında sallıyorum. O da benim gibi başta ısırarak, son birkaç parçada emerek yiyor çikolatasını. Tuhaf.. Hiç de istemiyorum eve girmek ama geliyoruz apartmanın kapısına ‘teşekkürederim’ diyorum sadece..
Kuru birşeyler giyiyorum, o da yanımda giyiniyor. Ne işi var burda?
Gece boyu kanepeye yayılıp film izliyoruz. Ayıp olmasın diye ona da bir kupa nescafe yapıp veriyorum. İçmiyor ama, anlamadım beğenmedi galiba..Sabah ki derse girmeyeceğimi söylemiştim, ne vardı da uyandırdı beni yine sabahın kör saati. Kalkıp okula da gidiyoruz. Serviste arkama oturuyor, hergün olduğu gibi yanım boş!
Sabah tersledim diye küstü mü acaba? Aman banane, ben mi istedim arkadaş olmak! Arkadaşmıyız?
Derslerde de arkamda oturuyor bu ara. Geçen günkü erken uyandırma vakasından sonra alışverişe çıkıp ona bişeyler almıştım oysa, hala mı kırgın?
Bugün günlerden Pazar,yapılacak en güzel şey ise tiyatroya gitmek. Haftalar öncesinden bilet aldım ikimize en önden hem de. Sahne tozunu yutmak dedikleri şeyi seyirci koltuklarından yapsak bi vasfımız olur mu acaba diye tartışıyoruz yol boyu. Bir sonuca varamıyoruz her zaman ki gibi.
Bu ara ona bilet almadan sinemaya tiyatroya gitmeyi öğrendim. Hatta dolmuşta bile tek kişilik ücret ödüyorum. Hiç anlamıyorum ama işime de gelmiyor değil hani.
Bugün mutsuzuz ikimiz de, benim nedenlerim var ama onunkileri bilmiyorum. Bir şişe şarap açıyoruz halının üstünde, bir yandan içip bir yandan şarkılar söylüyoruz. Ben olur olmadık aklıma gelen her isme küfürler yağdırıyorum. Sahi, senin adın ne? Onu bile bilmiyorum..
Ama..
Bir gariplik var bu işte. Ağzımızı bile açmadan tartışıyoruz, birbirimize bakmadan anlaşıyoruz, sadece gölgelerimiz dokunuyor birbirine..
Bir sabah uyanıyorum ve bir not buluyorum dolabıma postitlenmiş.. ‘hayatından gelip geçenler..hayatına gelip geçemeyenler.. hayatına hiç gelmeyenler..ben mi? Ben senim ve artık yokum..’
Meğerse benmişim !!!
O an anlıyorum kafamda yaratmışım kendimden bir tane daha..
O an anlıyorum neden insanların bana deliymişim gibi baktıklarını..
O an anlıyorum bir şizofreni olduğumu…

mısır unu...


ne de güzel olur ekmeği...