2 Nisan 2009 Perşembe

düşünmesem...



Eğitim hayatımın son birkaç ayına girmişken ilkokul bilgilerimi sınar oldum. Somut - soyut kavramlar nedir? Öznel nesnel? Elle tutulur gözle görülür olunca somut oluyomuş. Acı denen kavram soyut öyleyse. Peki ya duygusal acı ile fiziksel acının farkı nedir? Evet kesinlikle kavram bilgisi diye ayrı bir ders olmalı ilkokulda ki üniversiteden mezun olurayak bi de hayatın çirkin yüzünü gördükçe çelişkiye düşmesin insanlar.

Aylardır acı çekiyorum. Parmak uçlarım uyuşuyor, ellerim buz kesiyor, kalbimin sıkıştığını, soluğumun kesildiğini hissediyorum. Hayır öyle fiziksel bi hastalığım da yok işte, sorun burda başlıyo. Düşünceler, düşünmeler kafamın içinde kendi kendime sorduğum sorular fakat kendi kendime bir türlü bulamadığım cevaplar..işte beni bunlar hasta ediyor. Şöyle bir hap üretsinler, aklımızdaki bizi yoran düşünceleri birden alıp götürse.. Gelecek kaygısı bir yandan, sen bir yandan, o öbür yandan,bu diğer yandan.. Saatlerce düşünceler düşünceleri kovalıyor. Sonunda ağzımı açıp tek kelime edemicek derecede yoruluyorum..

Bazen deli deli düşünceler de geçiyor aklımdan. İnsan canını sokaktan bulmamış ya somut bir acı soyut olan düşünsel acıları yokeder mi? N’apsak? Hadi kendimizi keselim!!! Tamam tamam o kadar da uzun boylu değil..

Peki ya nedir çaresi? Gamsız olmak vardı şu acımasız hayatta. Hayat bile acımasızken ben niye acı çekiyorum di mi? Ne ironik…

Hiç yorum yok: