5 Nisan 2009 Pazar

GİT ! TİM

dinle ve hisset...



Bir BAVUL hali hazırda şimdi yanımda..
İçinde bana ait şimdiye kadar kullanılmamış bundan sonra da kullanılmaması muhtemel gereksiz IVIR ZIVIR eşyalar..
Bir telefon kılıfı, bir patik, bir çift boş kalem pil, yazmayan birkaç tükenmez kalem, ÇİRKİN bir akvaryum süsü, ikiye ayrılmış cam küpeler…
Odamdan özenle ayıkladığım sanki atılması gereken ama illa ki var olan lüzumsuz şeyler. Kimisinin rengi kaçmış, kimi TOZ tutmuş, kimisi ise paslanmış..
Benim için ne ise bu eşyalar,ben de içinde bulunduğum hayat için öyle(Mİ)yim ?!
Eşyaların çirkinliğinin aksine çok şık bir bavuldalar.. Dışarıdan bakıldığında ne de HOŞ bir bavul ya da hayat!
Kaç saattir dizlerimin üstünde duruyorum bilmiyorum. Halının izi çıkmış diz kapaklarımda, acımış ÜSTELİK farkında da değilim..
Yaslanmamışım bile hiçbir yere sanki çok güçlüymüşüm gibi, tıpkı bir EŞYA.. Bırakıldığı yerde kalakalmış.
Bir şarkı kulağımda hiç susmuyor, sürekli başa sarıyor.. Ezberledim mi ? BELKİ !
(ovi va voi – refugee)
Başlangıçta bir kadın sakin, kırılgan, ŞEFFAF, tertemiz bir seste.. Beni de sakinleştiriyor..
Ardından ‘already’ son kelimesi oluyor ve susuyor..
Ritm kazanıyor birden şarkı. İçimde kelebekler uçuşuyor, sonraki saniyeleri merak ediyorum..
Tekrar o ses.. Şarkı hızlanıyor.. Kalp atışlarımın hızla arttığını hissediyorum, sanki boğazımdan çıkıp gidecek.. Neyin tesellisi? Neyin ümidini aşılıyor bana?
Sonlara doğru tekrar yavaşlıyor, tüylerim diken diken.. Bitiyor.. Tek verdiği HÜZÜN, buz gibi..
Birkaç saniye sonra yeniden..
Periyodik olarak kaç kere dinledim ve kaç kere hiçbir şey görmeden, hiç kimseyle konuşmadan ve hiçbirşey yaşamadan, BİLMİYORUM..
Pencereden sızan GÜNEŞ bavuluma vuruyordu bir vakit. Şimdi hava da kararmış, farkında değilim.. Kendi içimdeki karanlıkta boğulmuşken gerçek geceyi fark etmem imkansız..
Bir bavul daha hali hazırda şimdi bir diğer yanımda.. BOŞ..
Bir ayna görüyorum duvardan duvara.. Kendime bakmaktan ölesiye korkuyorum ama titreye titreye yine de bakıyorum..
Gözlerim..Sanki kör…
Tenim..Benim değil…
Hayatım boyunca hiç yapmadığım makyajı yapıyorum kendime..
Kıpkırmızı bir RUJ, boğarcasına fondoten, masmavi bir far ve simsiyah bir göz kalemi..
Olamadığım gerçi hiç de olmak istemediğim biriyim şimdi aynada yalnızca..
Söyle.. Sen söyle.. Şimdi oldu mu? Bu muydu istediğin..
Midem bulanıyor.. Hıçkırıklara boğularak akıtıyorum renk cümbüşünü suratımdan..
Renk anlayışın buysa, bırak siyah kalayım..
Aynadaki yansımamın hemen yanında bir ADAM..
Gülümsüyor.. Zaten hep gülümserdi.. Göz kapaklarını açamıyor kocaman yanaklarından taşan kahkahalar yüzünden..
Senin yüzünden her şey.. Sıradaki günah keçimsin, AFFET…
Hayır o bavul atılması için hazırlanmadı..
Hayır henüz ölmek için fazla korkağım..
Sadece UZAK..
Uzaktasın ama fikrimden bir milim ötede değil.. sıra bende.. gidiyorum..
Bir süreliğine belki de ebediyen..
Kollarım..bacaklarım..
Sanki üzerimdeki giysiler eriyor..
Gereksiz eşyalarla tıkabasa güzel bir bavul ve yanında bomboş eskimiş bir tane daha..
Gittiğim yerde boş olan dolar da diğeri artık çöpü boylar mı? Tek temennim..
Ama hayaller de ne kadar gerçek olur ?! Şimdi tek merakım..
Renkler.. ONLAR da gereksiz..
Benim renklerim SİYAHmış öyle derdin..
Hayır değil..
Herkes gibi sen de yanıldın.. Çünkü sen de beni hiç tanıyamadın..
Yalnızlıktan yorulur muymuş insan?
Ben çok yorgunum..

Hiç yorum yok: